İstanbul’da doğdum…Orta ve lise öğrenimimi Özel Şişli Koleji’nde tamamladıktan sonra, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Ekonomi-Maliye Anabilim dalına Türkiye’nin en genç üniversite öğrencisi olarak 15 yaşında başladım. Bu durum hem puan olarak hem de 15 yaşında oluşumdan dolayı bir Türkiye rekoru olduğu için, gazeteler “Harika Çocuk”, “Süper Çocuk”, “15’lik Pınar Üniversiteli”, “Dahi Kız” başlıklı haberlerle beni manşetlerine taşıdı.
Yani, sahnelerden önceki ilk şöhretimi o zaman elde ettim…))) Aaaahhh ne düştü kafama acaba? !!!…)))
Fakülteden birincilikle mezun olduktan sonra (söylerken utanıyorum ama napiim öyle…))) , yine aynı bölümde yüksek lisansımı ve doktoramı tamamladım. 2003 yılında Ekonomi Doktoru olarak cüppemi giydim.
Türkiye’nin en genç ekonomi doktoru olarak…Cüppemi Üniversite Rektörümüz bizzat kendi elleriyle giydirdi…ki benim için büyük bir onurdur…”
Merak edenler için belirtmek isterim.”Türkiye’de Dışa Açık Büyüme ve Uygulanan Maliye ve Bütçe Politikaları” adını taşıyan Yüksek Lisans ve “Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve Özelleştirme” konulu doktora tezlerim, yanı sıra çeşitli bilimsel dergilerde yayınlanan çok sayıda makalelerim bulunmaktadır.
Halen, Yrd. Doç. Dr. olarak, Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi İşletme Anabilim Dalı’nda akademik kariyerimi sürdürmekteyim…
Yaşamımdaki en büyük rol modelim, üstadım, yol arkadaşım babamdır…Kendisi Mülkiye’li, şimdiki adıyla Siyasal Bilgiler Fakültesi kökenli, mesleğinde “Üstad-ı Azam” mertebesine ulaşmış, büyük bir bilim adamı idi…Babacığıma olan hayranlığım, bağlılığım, ona öykünmem, çok küçük yaşlarımdan itibaren ekonomi tahsil etme idealimi oluşturmama neden oldu…Ve bana ne mutlu ki, eğitim yaşamım, O’nun izinden gitmek, sabahlara kadar kat edilen çalışmalar, beraber yapılan beyin fırtınaları, bir çırağın ustasına duyduğu hayranlığın şevk veren gayretiyle birleşerek; akıl, fikir, beyin, düşünce, duygu olarak her bakımdan onunla tek yürek olarak atabilmek gibi herkese kolay kısmet olmayacak farklı duygularla dolu oldu hep…
Anneciğimin öğretmen olması ise hiç şüphesiz yaşamımdaki en büyük kazanımlardan biridir…Hem anneciğime, hem de babacığıma sonsuzlarca kez müteşekkirim…Evladına adanmış bir yaşamın, sevginin, saygının, sabrın, adeta bir ibadet aşkı içerisinde sürdürüldüğü sıcacık bir yuvada beni sarmaladıkları için…
Müzik konusuna gelince…
Babacığım aynı zamanda, mesleki ilminin yanı sıra, profesyonel düzeyde mızraplı tanbur, yaylı tambur, ud, bağlama çalan, büyük bir virtüözdü de…Bu anlamda da çok talebe yetiştirdi…Rahmetli babaannem Tamburi Cemil Bey’in talebesidir…Babama da tambur istidadı oradan intikal…Yani, akademik yaşamımda da sanat yaşamımda da
babacığımın çok büyük izleri oldu…
Çok küçük yaşlarda şan dersleri almaya başladım…Muhterem Hoca’m Sayın Feriha Tunceli Hanımefendi’dir…Babamın bağlama, tambur, ud sesleriyle uyandığım sabahlar, fasıllar, o şaheser eserler, profesyonel icralar kulaklarımda çınlarken, nasıl ve ne zaman başladığımı bilemiyorum.
Çok iyi okuyan başarılı bir öğrenci olduğum için, ailem önce eğitimime ağırlık vermek istedi.
Üniversite’ye başladığım yıl, yine mensubu olduğum İstanbul Üniversitesi Klasik Türk Musıkisi Bölümü’nün açtığı sınavda başarılı olarak, fakülte eğitimimin yanı sıra tam 7 sene boyunca süren profesyonel bir eğitimden geçtim. (4 yıllık fakülte, 2 yıllık master eğitimi bitti, doktora eğitimimin de birinci yılı bitti…Hem de ekonomi eğitimi gibi son derecede ağır ve zor bir branşta…İşte tam o zaman 7. yılda diğer bölüm bitti…düşünebiliyor musunuz…!!!…)))
Prof.Dr.Nevzat Atlığ, Süheyla Altmışdört, Adnan Mungan, Faruk Salgar, Prof.Dr.Alaeddin Yavaşça, ve isimleri Türkiye’ye altın harflerle yazılmış pek çok kıymetli büyük üstadlar, hocalarım oldu.Sonsuzlarca minnet ve şükran duygularımı, saygılarımı, sevgilerimi sunarım her birine…
Müzik çevreleri tarafından küçük yaştan beri sesimin güzelliği biliniyordu. Bu nedenle gelen kaset ve konser tekliflerini “kariyerimi” öne sürerek hep erteliyordum.
Sonunda artık bu israrlar o kadar üst üste geldi ki…Anneme babama bu konuyu danışınca…Artık üniversiteyi bitirdin…Kariyerine devam ederken aynı zamanda kaset çıkarabilirsin…Sen istersen biz arkandayız dediler.Aileden de desturu alınca…
İlk kez 1997 yılında kaset ve sahne çalışmalarıma profesyonel olarak başladım. İlk albümüm “Dur Bakalım” adlı albümle müzik severlerle buluştum. Albüm o kadar ilgi gördü ki, her yerde şarkılarım çalınmaya söylenmeye başlandı…Dur Bakalım stadyumlara slogan oldu…Şarkılarımın geniş halk kitleleriyle kucaklaşması sonucu, halk konserleri, festivaller, televizyon çekimleri, radyo programları, yurt içi yurt dışı organizasyonlar ve birinci sınıf sahnelerde assolist olarak çalıştım.
Dur Bakalım albümü ile, yılın en iyi çıkış yapan sanatçısı olarak gösterildim…En çok satan albümler listesinde yerimi aldım,…bütün dinleyenlerime sonsuz teşekkürler az gelir inanın…TSM bir şarkı 7’den 77’ye herkesin diline düşmüştü…
Demek ki işler öyle söylenildiği gibi değildi…Halkımız kendisine ait, kendisine yakışan değerlere sahip çıkıyor, bu şarkıları bir kere tuttu mu bir daha hiç bırakmıyordu…
Bu çıkış çok büyük yankı yarattı…Genç kuşaktan neden hiç assolist çıkmıyor…Neden genç arkadaşlar hep pop müziği tercih ediyor…Nerede bu gençler?…denen bir dönemdi…
Çok usta gazeteciler köşe yazılarında benim çıkışımı duyurarak, beni çok onore ettiler…Hepsine müteşekkirim…
Bu çok değerli basın mensuplarına göre ; “ Türkiye’de, genç, iyi eğitim görmüş, değerli bir aileye mensup, yeni bir assolist çıkıyordu…”Ben şarkıcı olmak için 15 yaşında evden kaçtım diyenlere, sesi güzel olmayıp da arkasına ensesi kalın para babalarını takanlara, iki şarkı ezberleyip çıplak pozlar verenlere inat…Bu kız 15 yaşında üniversite tahsiline başladı…İşte sanatçı olmak isteyenlere örnek olsun…Ailelerin örnek gösterebilecekleri bir sanatçı…Aslanlar gibi şarkılarını okuyor…Bu yaşta böyle yorum, böyle büyük icra…” gibi yorumlarda bulunuyorlardı…Sağolsunlar…Beni her zaman destekleriyle mahçup ettiler…
Bu arada üniversitedeki kariyerime de devam ediyordum.(Yukarıda da belirttiğim gibi 2003 yılına kadar iyi bir öğrenci olmaya devam ettim…)))
Ardından diğer albümüm geldi…”Arz Ediyorum” albümümde , “Gidersen” isimli şarkım halkımız tarafından çok sevildi…çok beğenildi…Bana ödül getirecek kadar çok…
Ve “Doruktaki Şarkılar” adını taşıyan yeni albüm 2014Kasım ayından itibaren müzik marketlerde yerini aldı…
“Doruktaki Şarkılar” adını taşıyan yeni albümümüzle, halkımızın gönlünde gerçekten de doruk noktasına ulaşmış seçkin eserlere hayat vermeye, arşiv niteliğindeki bu çalışmayla, dinleyicilere buluşmaya çalıştık…
Albüm 12 şarkıdan oluşuyor… Müzik proje konsept danışmanlığını Ali İhsan KISAÇ’ın, aranjörlüğünü ise Yılmaz KARAYALIM ve Yıldan ELGÜZEL’in üstlendiği “DORUKTAKİ ŞARKILAR” isimli çalışmada, Yusuf NALKESEN, Arif Sami TOKER, Suat SAYIN, Osman Nihat AKIN, Kaptanzade Ali Rıza Bey, Selahattin ALTINBAŞ gibi abideleşmiş bestekarların eserlerinin yanısıra, sürpriz bir armağan olarak “Yeşil Başlı Gövel Ördek” adını taşıyan halk türküsüne de yer verdik…
Albümün fotoğraflarını Zeynel Abidin AĞGÜL objektife yansıtırken, çalışmanın ilk klibi ise, Onur ALDOĞAN’ın yönetmenliğinde Yusuf NALKESEN’in “Yalan Değil Pek Kolay Olmayacak Unutmak” isimli şarkısına çekildi…
Elenor Müzik etiketiyle müzikseverlerle buluşan albüm, müziğimizin daha sonraki kuşaklara iletilmesinde bizden de küçük bir katkı olur dilerim…
Ve aradan geçen bu süre içinde, şarkılar, konserler, sahne çalışmaları, ropörtajlar, festivaller, bayii toplantıları, düğünler, özel geceler,…saymakla bitmez daha neler neler… Sizlerin sayesinde, bu tempo, uzun soluklu bir yolculuk olmaya devam ediyor…
Şu anda hem sanat çalışmalarımı hem de akademisyenliği aynı anda profesyonel olarak sürdürmeye devam ediyorum…Ve bunun için de ALLAH’a çok şükrediyorum…Eğitimini aldığım her iki alanda da bu kadar yoğun mesai ile çalışmak benim için çok büyük mutluluk…
Yüce RABB’im fırsat verirse sizler için yapmak istediğim çok şeyler var…
Her zaman size layık olmaya, sevginize mahzar olmaya, evlerinizin kızı olmaya, ailenize uygun bir sanatçı olarak kalplerinize girmeye çalıştım…
Sevincimi, kederimi, coşkumu, mutluluğumu, yeri geldi gözyaşlarımı, yeri geldi kahkahamı hep sizlerle paylaştım…Sizinle hep el ele gönül gönüle oldum…
Şarkılarımla aşık olan mı ararsınız, sevdiği kıza evlenme teklif edenler mi, askerdeki nişanlısına mesajlar gönderenler mi,…Dünyada bundan daha büyük mutluluk yok benim için…
Ben sizlerle çok mutluyum…Nefes aldığım sürece sizlere hizmet etmek, şarkılarımla, çalışmalarımla kalplerinize girmek, bana yaşama sevinci verecek en büyük armağan olmaya devam edecek…
Sizlerle beraber kucaklanacak, nice mutlu, sağlıklı, başarılı, huzurlu, sanat dolu yıllara yelken açmak dileği ile,…
Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum,…
ALLAH’a emanet olun,…
Doç. Dr. PINAR ALTINOK